Dile Kolay! Nesrin Ceran Sander tam 28 yıldır aynı havayolunda görev icra ediyor. 28 yıl önce bilet satış bölümünde başlayan macerasına şu an Middle East Havayolları Türkiye Ülke Müdürü olarak devam ediyor. Normalde bu pozisyon için Lübnanlı olma şartı aranırken, o kadınların dik duruşunun ne kadar önemli olduğunu kanıtlayan bir mücadele sergileyerek bazı şeylerin imkansız olmadığını bize hatırlatıyor.
Aviationext olarak Nesrin Ceran Sander’e ulaştık. Röportaj talebinde bulunduk. O da bizi kırmadı ve talebimize olumlu yanıt verdi.
İşte o röportajın detayları:
Nerede doğdunuz? Eğitim hayatınız nasıl geçti?
14 Mart 1973’te, yani Tıp Bayramı’nda İstanbul’da dünyaya geldim. Doğduğum günün anlamından dolayı doktorum bana kendi ismini vermişti. Öğretim hayatım boyunca öğretmenlerim hep doktor olmam gerektiğini söylerdi. Ama ben kan görmekten bile korkan biri olduğum için hiçbir zaman doktor olmayı düşünmedim. İngiltere’de AHMA College’da otelcilik eğitimi aldım. Mezun olduktan sonra Türkiye’ye döndüm. Tesadüfen bir gazete ilanıyla Middle East Airlines (MEA) ile yollarımız kesişti ve o gün bugündür bu şirketteyim..
Havacılık kariyeriniz nasıl başladı?
1998 yılında bilet bölümünde işe başladım. Küçük bir havayolu olduğu ve az çalışan bulunması sebebiyle sadece biletleme ile sınırlı kalmadım; operasyon, satış, muhasebe… Havacılığın neredeyse bütün departmanlarında çalıştım. Her konuyu öğrenmeye gayret ettim. Kısa sürede terfi ederek müdür yardımcılığına yükseldim. 2016 yılında ise Middle East Havayolları tarihinin ilk yabancı ülke müdürü oldum. Normalde bu pozisyon için Lübnanlı olma şartı aranıyordu. Şu an hâlâ aynı görevime devam ediyorum.
Havacılıkla ilk tanışmanız ne zamana dayanıyor?
İlk kez 1991 yılında, 36 yıl önce Londra’ya uçmak için uçağa bindim. Tek başıma yaptığım bu yolculuk benim için çok heyecanlıydı ve yeni bir hayatın başlangıcı oldu.
28 yıl içinde unutamadığınız anılarınız neler oldu?
Havacılıkta her gün farklı bir sürprizle karşılaşıyorsunuz. Divert edilen uçaklar, teknik arızalar sebebiyle kalkamayan uçuşlar, yüzlerce yolcuyla baş etmek, kayıp bagajlar, VIP misafirler… Hepsi işimizin doğal parçası. Zaman zaman zorlayıcı olsa da bana çok şey kattı.
Covid-19 dönemi sizin için nasıldı?
Covid döneminde hiç durmadık desem, yanlış olmaz. İstanbul Havalimanı kapanana kadar uçmaya devam ettik. Sonrasında tahliye uçuşları yaptık. Maskeler, koruyucu kıyafetler, ateş ölçerler, dezenfektanlar hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Defalarca Covid geçirdim çünkü yolcular bulduğumuz koltuk için sarılıp öpmek isterdi. Bize çok şey öğreten bir dönemdi. En önemlisi de şunu öğrendik: Havacılıkta her an her şeye hazır olmak gerekir. Adaptasyon kabiliyetimiz sayesinde hızlıca düzen kurduk.
Havacılığın geleceğinde ne görmek istersiniz?
Benim için havacılığın geleceği; çevreci, hızlı, güvenli ve insanları birleştiren bir gökyüzüdür. Elektrikli ve hidrojenle çalışan uçakları görmek en büyük dileğim. Bilet fiyatlarının herkesin rahatça uçabileceği seviyeye inmesini, havalimanlarının daha akıllı sistemlerle kolaylaşmasını isterim. Ama en önemlisi; insan faktörünün havacılıkta sonsuz kalması. Çünkü insanın değdiği her şey daha samimi ve daha güzeldir.
Hayatınızdaki en önemli kadın lider kim oldu?
Benim için en büyük idol, Kraliçe II. Elizabeth’tir. Çok genç yaşta büyük bir devleti yönetmeye başladı. Ego’dan uzak, zeki, öğrenmeye her zaman açık, doğayı ve hayvanları seven, espiri anlayışı güçlü, halkı tarafından sevilen ve saygı gören bir liderdi. Öğrencilik yıllarımda ona bir mektup yazmıştım, takdir ve sevgimi ifade etmiştim. Buckingham Palace’tan onun imzasıyla gelen cevap, hayatımın en değerli anılarından biridir.
Ailenizden de bahseder misiniz?
İki oğlum var; biri 11, diğeri 16 yaşında ve Londra’da eğitim görüyorlar. Hayatım Türkiye ile İngiltere arasında seyahat ederek geçiyor. Ailemin desteği benim için çok kıymetli.