1986 yılında Wall Street Journal’ın ‘İş Yaşamında Kadın’ konulu haberinde Cam Tavan (Glass Ceiling) sendromu kavramı ilk kez kullanılmıştır. Cam tavan, kadınlar ile üst yönetim arasında yer alan ve onların başarılarına, liyakatlarına bakmaksızın ilerlemelerini engelleyen, açıkça görülmeyen, aynı zamanda aşılamayan engelleri nitelendirmektedir. Bu sendromun bir kavram olarak kullanılmadığı 1950’li yıllarda, dönemin toplumsal cinsiyet algısı ve havacılık sektörünün erkek egemen yapısı sebepleriyle, Adile Tuğrul ve ekibi sürdürdükleri hosteslik mesleğinde görevden alınmışlardır.
Küçüklüğünde uçma hevesi olan Adile Tuğrul, 1948 yılında Devlet Hava Yolları’na memur olarak atanmış ve yıllar sonra ‘Türkiye’de bu mesleğin olması lazımmış’ diye ifade ettiği hosteslik mesleğini yapmaya başlamıştır. Devlet Hava Yolları, günümüzdeki adı Türk Hava Yolları olan bayrak taşıyıcı havayolu şirketidir. Havayolunun, yaptığı uçuşlarda kadın hostesleri görevlendirmesi, yolcuların kadın hostese alışmaları ve Adile Tuğrul’un uçuştaki başarıları, yolcu memnuniyeti açısından şirketin prestijini artırmıştır. Tam da bu sebeple, Adile Tuğrul’un ve kadın hosteslerin görevden alınma sürecinin cam tavan sendromuyla açıklanması mümkün hale gelmiştir.
Adile Tuğrul 1948 yılında başarılı bir şekilde görevini icra ederken, 1950 yılında ilk önce kadın hostesler, ardından kendisi hosteslik görevinden alınmıştır. Bugünkü adıyla Türk Hava Yolları’nın 1950 ve 1953 yıllarında uçuşlarda kadın hostes görevlendirmemesi, her ne kadar sosyo-kültürel bir neden gibi gösterilmeye çalışılsa da kurumsal sebeplerin etkisi göz ardı edilmemelidir.

1933 yılında kurulan Devlet Hava Yolları İşletmesi’nin adının 1956 yılında Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı olarak değiştirilmesi göz önünde bulundurulursa, 1950’li yıllarda uluslararası sivil havacılık standartlarına yaklaşmak, kurumsal imajı artırmak ve yabancı yolculara daha profesyonel hizmet sunmak için çalışmalarını sürdüren havayolu şirketinin, bünyesinde olan kadın hostes uygulamasını sonlandırması mantığa aykırıydı. Üstelik o yıllarda Avrupa ve Amerika’daki havayolu şirketlerinde kadın hostes görevlendirilmesi yaygın bir şekilde görülürken, Türkiye’nin toplumsal yapısının kadınların bu mesleği icrası konusunda uygun olmadığını ifade etmek, mümkün görülmemektedir.
Havayolu şirketinin, o yıllarda bir kamu kuruluşu olması ve yönetiminde siyasi ve bürokratik etkilerle bu kararın alındığı eleştirileri de mevcuttur. Kadınların bir meslekte ilerleyişinin kısıtlanmakla kalmayıp engellendiği bu durum, yıllar sonra Adile Tuğrul’un naif tutumuyla ‘bir ara vermek mecburiyeti oldu’ diyerek açıklamıştır.
1953’ten 1960 yılına kadar Türk Hava Yolları’nda uçuş görevlisi olarak görevini hevesle ve başarıyla sürdüren Adile Tuğrul, hosteslik mesleğinin Türkiye için önemli olduğunu vurgulamıştır. Kadınların havacılık sektöründeki başarısını kanıtlayan Tuğrul, Türk havacılık tarihinde önemli bir isim olmuştur. Yıllar sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal havacılık otoritesi Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), Toplumsal Cinsiyet Dengesi Geliştirme tarafından ‘Türkiye’nin ilk Kadın Hava Kamarotu ve Hostesi’ ünvanını almıştır. Kabin memuru mesleğinin bugünkü temellerinin atılmasında katkıları büyüktür.




YORUMLAR