Kazakistan’da uçuşumuz için boarding anons yapıldı. Kapıya gittik, sıraya girdik ama uçağa alım başlamadı. Olabilir, belki uçağa binişi hızlandırmak için biraz erken çağırmış olabilirler düşüncesi ile beklemeye devam ederken, önümüzdeki Kazak bir yolcu havayolu personeline söylenmeye başladı. Hemen arkasındaki başka bir Kazak yolcu da bu yolcuya sakin olmasını, biraz beklemenin sorun olmayacağını gibi bir şeyler söyledi.
Sözlü tartışma devam ederken, bu iki yolcu sıradan çıkıp başka bir yere gitmeye başladılar. 30 yıldır oraya yaşayan arkadaş “müdürüm şimdi bunlar kavga edecekler, birisi diğerini dövecek ve geri gelecek” dedi? Ben şaşkınlıkla “nasıl yani?” dedim. “Burada bazen sorunlarını böyle çözerler, birisi diğerini düelloya çağırır” dedi. Peki, gitmezsen ne olur, diye sordum. Seni burada döver ya da etrafta kasılarak “bak korktu bana bulaşmadı diye hava atar” dedi.
Aklıma üniversite yıllarımda yurtta kalan arkadaşımın sözleri geldi. “Dün akşam gene Kazaklarla kavga çıktı” diye serzenişte bulunuyordu. “Hem ülkemize okumaya geliyorlar hem de bizimle kavga ediyorlar” diye şikayet ediyordu.
Shymkent ziyaretinde tanıştığım bir Kazak dostum, üniversiteyi İzmir’de okuduğunu söyledi ve gülerek ekledi “Çok kavga ederdik. Gençtik, kanımız kaynıyordu, yapacak bir şey yoktu, biz de kavga ediyorduk”. O bunları güler hatırlarken, diğer arkadaşım halen kızgınlıkla hatırlar.
Yaşadığımız toplumlar, çevremiz, büyütülme şekli, öğretiler bizi şekillendiriyor. Birileri için kavga çok normal ve olağan iken, karşı taraf için kabul edilemez olabiliyor.
Ancak sonuçta dost kalabiliyoruz ve ya dostluklar kurabiliyoruz. Kazakistan’da çok güzel dostluklar kurarken, orada yaşadığım süre boyunca ne trafik ne de başka bir yerde kimseyle karşı karşıya gelmemeye çok özen gösterdim.
Bu vesileyle Kazakistan’ın ‘Cumhuriyet Günü’ kutlu olsun.



YORUMLAR