Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Reklam
Reklam

Mum Işığında Ders Çalışmaktan, Havalimanlarını Aydınlatmaya

Bu hafta Aviationext’in Kadın Havacılar serisinde, havalimanı tasarımı alanında uzman ve 1PAX Architects’in CEO’su Mabel Miranda’yı ağırlıyoruz.

Onun hikayesi, yalnızca kadınlara değil, herkese ilham verecek türden. Lima, Peru’da büyüyüp zor zamanlarda mum ışığında ders çalışmaktan, bugün dünyadaki havalimanlarını yenilikçi ve sanatsal tasarımlarıyla aydınlatmaya uzanan bir yolculuk…

Azmin, yaratıcılığın ve vizyonun hikayesi, gökyüzünün gerçekten sınır olmadığını kanıtlıyor.

Bu hafta Aviationext’in Kadın Havacılar serisinde, havalimanı tasarımı alanında uzman

Hikayenizle başlayalım. Nerede büyüdünüz ve çocukluğunuz sizi bugün olduğunuz kişi olarak nasıl şekillendirdi?

Lima, Peru’da geleneksel, orta sınıf bir Katolik ailede doğdum. 1980’lerde büyümek, ülkemizin yaşadığı terör olayları nedeniyle iç karışıklık döneminde yaşamak anlamına geliyordu. Kız kardeşimle birlikte sık sık elektrik kesintileri yüzünden mum ışığında ödev yapardık. Ancak ailem, güvenli bir ortamda yaşamamız ve en iyi eğitimi almamız için büyük bir özveriyle çalıştı. Fransız rahibeler tarafından yönetilen bir okula gitme şansım oldu; bu hem güçlü bir akademik temel kazanmamı sağladı hem de bana Fransızcayı öğretti — o zamanlar hayal bile edemediğim kapılar açtı.

Peru’da mimarlık okurken Paris’teki École d’Architecture değişim programını duydum. Başvurdum, kabul edildim — ve bu karar hayatımın yönünü tamamen değiştirdi. Paris’e taşınmak, farklı bir kültüre ve entelektüel atmosfere dalmak bana her şeyin mümkün olabileceğini gösterdi. Kalmaya karar verdim; önce Ateliers Jean Nouvel’de staj yaptım, ardından birkaç ünlü stüdyoda çalıştım ve sonrasında kendi ofisimi kurdum. Her bir deneyim, sadece mesleki kimliğimi değil, aynı zamanda dünya görüşümü de şekillendirdi — ve sonunda kariyerimi ve amacımı yeniden tanımlayan ana getirdi.

Sizi havacılığa çeken neydi? İlginizi bu sektöre yönlendiren özel bir an ya da etki var mıydı?

Aslında sanırım bu kararı, Paris’e ilk indiğim anda verdim — o ünlü CDG Terminal 1’de. Paul Andreu’nun tasarladığı o “brütalist UFO” binasına baktım ve kendi kendime “Bu çılgın binayı kim tasarlamış? Bu kadar betonu neden kullanmış? Ben onunla çalışmak istiyorum!” dedim.

Tabii bu küçük anekdotun ötesinde, 2005 yılında Aéroports de Paris (ADP) ekibine katılarak havacılık dünyasına adım attım — yani 20 yıl önce. Daha ilk günden itibaren büyük ölçekli projelerin içinde yer aldım ve sektördeki en yetenekli profesyonellerden öğrenme fırsatı buldum. Kısa sürede fark ettim ki, havalimanları diğer hiçbir binaya benzemez.

Beni cezbeden şey, mekânsal ölçekten çok insani boyutu oldu. Havalimanı tasarımı yalnızca mimari bir görev değildir — bu, yolcunun psikolojisini, hareket etme ihtiyacını, duygularını ve yolculuk deneyimini anlamakla ilgilidir. Gerçekten anladığım an şuydu: Havalimanı tasarımı, yolcunun yerine kendini koymakla başlar. O zaman bunun bir meslekten çok, bir çağrı olduğunu fark ettim — hareketin mimarı olmak için bir çağrı.
O andan itibaren hedefim, seyahati kusursuz, ilham verici ve mümkünse ruhu da besleyen bir deneyime dönüştüren alanlar yaratmak oldu.

“Başardım” dediğiniz bir an yaşadınız mı? Olduysa, o an nasıldı?

Şimdiye kadar başardıklarımızdan — kendi uluslararası şirketimi kurmaktan, dünya çapında büyük projelere liderlik etmekten ve ülkemin kültürünü küresel sahnede tanıtabilmekten — büyük bir gurur duyuyorum.
Ancak bunları bir “varış noktası” değil, daha büyük bir yolculuğun dönüm noktaları olarak görüyorum. Tek bir “başardım” anına inanmıyorum. Gerçek başarı; büyümenin, etki yaratmanın ve katkıda bulunmanın sürekli sürecidir.
Elbette geldiğim noktadan gurur duyuyorum, ama beni en çok heyecanlandıran şey hâlâ önümde duran yol.

Duygusal bir an soracak olursanız — belki de Velana’nın yeni terminalinde cephelerimizden süzülen güneş ışığını ilk gördüğüm andı. Ya da Maldivler Ulusal Günü’ndeki açılışta gerçekleşen ışık ve drone gösterisi… Küçük bir gözyaşı süzüldü; çünkü gerçekten çok özeldi.

Size ilham veren bir kadın lider var mı? Neden?

Yolculuğum boyunca bana ilham veren birçok kadınla tanıştım — mimarlar, profesörler, iş dünyasından liderler… Onların rehberliği, desteği ve dayanışması kariyerimde çok önemliydi.

Ama en derin etki, ailemden geldi. Annem ve büyükannem adeta birer savaşçıydı. Azimleri karakterimi şekillendirdi. Onların mesajı kelimelerle değil, davranışlarıyla verildi. Güçleri olmasaydı, ben bugün olduğum kişi olamazdım.
Yetişkinliğimde ise filozof ve mentor Chris Younes ile mimar Odile Decq hayatımda özel bir yere sahip. Özellikle Decq, beynimi sarsıp beni birkaç kez konfor alanımın dışına itti — tam da gerektiği zamanlarda.

Özellikle havacılık gibi zorlu bir sektörde, iş-özel hayat dengesini kurmaya çalışan kadınlara vereceğiniz en önemli tavsiye nedir?

Havacılık gibi hâlâ kadınların az temsil edildiği bir sektörde güçlü ve kendinden emin bir ses geliştirmek çok önemli. Ama unutmayın, güç doğuştan gelmez; deneyimle, direnişle ve tutarlılıkla adım adım inşa edilir. Her zorluk, o gücü büyütme fırsatıdır.

Net bir vizyona sahip olduğunuzda ve onu kararlılıkla takip ettiğinizde her şey mümkündür. Çok çalışmak elbette gerekli, ama akıllıca çalışmak, sizi yükselten insanlarla çevrelenmek ve en değerli varlığınızı — sağlığınızı — korumak da öyle.
Başarı bir sprint değil, bir maratondur. Bu yolculukta sizi ayakta tutan şey, iyi olma hâlinizdir.

Bu yüzden tavsiyem şu olurdu: stratejik olun, dirençli olun, öğrenmeye açık olun, soru sormaktan çekinmeyin ve kendi potansiyelinizi asla küçümsemeyin.
Masadaki yeriniz size verilmez — siz onu cesaretinizle, her gün orada olmanızla ve istikrarınızla adım adım inşa edersiniz.

Havacılık sektöründeki en unutulmaz deneyiminiz (iyi ya da kötü) neydi?

İki an var:
İlki, Velana Havalimanı projesine Baş Mimar olarak seçilmemdi. 2016’da müşterimize vizyonumuzu anlatmak için toplantıya, terminalin cephesinin küçük bir fiziksel maketini götürdüm. Toplantı odasına güneş ışığı girerken, maketteki Maldiv desenleriyle süzülen ışık, binanın konseptini yansıtıyordu.
Sunum bittikten sonra işi bize verdiler. Henüz 37 yaşındaydım, projedeki çoğu uzmandan çok daha gençtim — inanamadım!

İkinci an ise Belgrad Havalimanı projesinde yaşandı. Projemizin havadan fotoğrafını çekebilmek için helikopterle piste doğru uçtuk. Pilot kuleyi arayıp “Bu helikopterde havalimanının mimarı var, pistin üzerinden geçmek için izin istiyor!” dedi. İşte buna etki demek istiyorum!

Bugünün veya geleceğin havacılığında neyin değişmesini isterdiniz?

Bence havacılığın geleceği, merkezine insanı ve gezegenimizi koymalı. Havalimanları artık sadece altyapı olarak değil, yolcu deneyimini yükselten insan odaklı mekânlar olarak görülmeli. Stresi azaltan, bağlantı kurmayı kolaylaştıran, çevresel farkındalık yaratan ve sıradan bir yolculuğu anlamlı bir deneyime dönüştüren yerler olmalılar.

Aynı zamanda sektör, sürdürülebilirlik, yenilikçilik ve sürekli öğrenme konularında tam bir bağlılık göstermeli. Bu; yeni teknolojileri benimsemek, yeşil uygulamalara hızla geçmek, temiz enerjiye öncülük etmek ve iş birliği kültürünü güçlendirmek anlamına geliyor.

Havacılığın geleceği, her yolculuğun sadece verimli değil, duygusal olarak da zenginleştirici olduğu bir gelecek olmalı — büyümenin çevreye duyarlılıkla el ele gittiği bir dünya.
Biz 1PAX olarak, insanları ve şirketleri elektrikli havacılığı benimsemeye teşvik eden bir araç seti üzerinde çalışıyoruz. Kim bilir, belki de gezegenimizin geleceği çoktan gökyüzünde — temiz havacılıkla şehirlerimizi yeniden keşfetmemizi bekliyor.

Havacılık dünyasındaki yenilikçi çalışmalarını keşfetmek için Mabel Miranda ve 1PAX’i LinkedIn’de takip edin.



Aviationext haber içerikleri (fotoğraf, yazı, video) kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, içeriklerin tamamı kullanılamaz. Kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.